Onun Tanımıyla "Göz Müziği"nin Mehmet Gürsoy'u
50 ülkede 72 sergisiyle Türk çini sanatının en önemli isimlerinden Mehmet Gürsoy, UNESCO’nun miras taşıyıcı kabul ettiği “Yaşayan İnsan Hazinesi” gerçek anlamda. Sanatla iç içe bir hayat, çini sanatının temsilciliği ve 69 yaşında bir usta... Kütahya çinisinin ustası Mehmet Gürsoy’un envanterine bir yolculuğa çıkıyoruz.
- 8 Mart,2024
- 3 dk okuma
- Bu içerik 582 kişi tarafından okundu
- Yorumlar (0)
Kütahya ve İznik coğrafyasında şekillenen kültürel bir miras olarak Türk çini sanatı, bin yılı aşkın tarihiyle yapıları süsleyen bir seramik türü ve bu kültürün dünyaya açılmasına temsilci olmuş isimlerden biri Mehmet Gürsoy. Türk çini sanatının önemli temsilcilerinden Mehmet Gürsoy, 12 Aralık 1950 doğumlu. Denizli doğumlu sanatçı, UNESCO tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” ilan edildiği 2009 yılı öncesinden bu yana hayatını sanata adamış bir isim. Kayseri Eğitim Enstitüsü mezunu ve ünlü tezhip sanatçısı Prof. Dr. Muhsin Demironat’ın biricik öğrencisi aynı zamanda.
Kütahya’da 1975 yılında bir öğretmenlik okulunda tanıştığı çini ilgisiyle başlamış her şey... O yıllarda Kütahya sokaklarındaki dükkân vitrinlerinde karşılaştığı çiniler, okul kitaplarında gördüğü çiniler derken kendini bu dünyanın içine buluvermiş. Bu iki farklı çini gözlemi, onu 17. yüzyılda yok olmaya yüz tutan çini sanatıyla da yüzleştirmiş. Bu kayıp sanatı yeniden canlandırmayı hayallerine ekleyen sanatçı, bu hislerle yola çıkmış ve çini sanatını o günden bugüne hiç bırakmamış.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Bakanlığı Ulusal Yaşayan İnsan Hazineleri Envanteri’ne kayıtlı bir sanatçı olan Mehmet Gürsoy’a göre bu sanat Osmanlı’dan miras kalan bir parça. Bu köklü mirası kendi sanat yorumuyla farklı bir üst boyuta taşımayı da ihmal etmemiş elbette. Alışılmışın dışında, daha önce çini sanatının çıkış renkleri olmuş ve tarihi sürecinde de kaybolup gitmiş orjinal renkleri çiniyle buluşturmuş. Mercan kırmızısı, turkuaz mavisi, lapis mavisi, zümrüt yeşili örneğin...
Ona göre çini sanatı bir “göz müziği”. Çinileri ise “ateşte açan çiçekler”. Bu müziğin nota çiçekleri ise lale, karanfil, gül ve sümbül. Bu zarif anlatımını eserlerindeki narinliğe de doğrudan yansıtan sanatçı, Kütahya’nın tarihi lokasyonunda bulunan atölyesinde çiniler yapıyor, farklı boyama teknikleri üzerinde çalışıyor ve 16.yüzyıla ait desenleri zamansız kılmaya devam ediyor.
“Bu sanat, bana çok daha zarif düşünmeyi, insanları sevmeyi, yaratanı yarattıklarından ötürü sevmeyi, içimizdeki beni sevmeyi öğretti.”
950 derecede pişen bir el sanatı dediği çinileri, kültürümüzün en önemli miraslarından biri olarak görüyor. 16.yüzyılda ortaya çıkan ama 17.yüzyıl sonunda yok olmaya yüz tutan bu sanat, dünya çapında bir akım. Bu akımda Mehmet Gürsoy’un kendini adadığı çini sanatı ise yadsınamaz bir gerçek. Dünyanın farklı ülkelerinde çini sanatı üzerinde dersler veren Mehmet Gürsoy, Türkiye’de de eğitim verdiği 50 öğrencisinin şimdilerde çini sanatı öğretmenleri olmasıyla tam bir temsilci.
Çini yaparken tüm aşamalarında bizzat kendisi olan Mehmet Gürsoy, fırınlamadan boyamaya kadar sadece kendi yapıyor, çiziyor, üretiyor. Özellikle renkleri hazırlama konusunda çok titiz. Çinilerin orijinal renklerine ulaşmayı çok önemsiyor. Onun için çiniye bakmak bir nevi müzik dinlemek gibi. 44 yıllık sanat hayatında yaptığı en önemli işlerden biri ise belki de 17.yüzyılda kaybolmak üzere olan çinilerin orijinal renklerini hayata geçirmek. Bunun üzerine çok çalışmış, bu işi çok önemsemiş: “Ecdadımız çini eserleri, mücevher renkleriyle bezemiş."
50 ülkede 72 sergi açan sanatçı, dünyanın çini sanatına duyduğu ilginin her geçen gün artarak devam etmesinin bir sebebi olduğu gibi her sergisinde yok satan çinilerini verdiği konferanslarla her daim gündemde tutuyor. Bir diğer çekici yanı olarak ise çinilere dokunulduğunda ve dikkatle seyre dalındığında kişiye pozitif enerji de verdiğini de her fırsatta ekliyor.
Portre fotoğrafları: Anadolu Ajansı.
Henüz yorum yapılmadı.